AVRUPADAN Youtube Video
Göç çağında göçmen psikolojisi: Terk edemediğiniz tek yere, kendinize güvenin
Göç, çok katmanlı sorunları da beraberinde getiriyor. Ekonomik veya siyasi boyutlarının yanısıra psikolojik etkileri de hayli yıpratıcı olabiliyor. Göçün psikolojik etkilerini Klinik Psikolog Aysu Erkol ile konuştuk.

RÖPORTAJ: ZEYNEP KAYNARSOY - AVRUPADAN
Ekonomik, siyasi ve askeri bunalımların küresel bir sonucu olan göç, toplumsal etkilerinin yanı sıra bireysel ve psikolojik etkileriyle de çağımızın en önemli olgularından biri haline geldi. Siyasiler tarafından göçün demografik ve politik yönü öne çıkarılsa da psikolojik boyutları özellikle de göçmenler açısından hayati bir öneme sahip. Klinik Psikolog Aysu Erkol, göçün psikolojik etkilerini ve bu etkilerle baş etmenin yollarını Avrupadan Bülten’e anlattı.
Rahat bir hayat beklentisiyle göç ediliyor
Göçün başlı başına aileden kopma ve geride bırakma süreci olduğunu belirten Erkol, “Bizi biz yapan pek çok şeyi geride bırakmanın arka planında hayaller, beklentiler ve umutlar var. Her ne kadar belirsizlikler sürece hakim olsa da insanlar olumlu beklentilerle göç kararı alıyor. Genelde yaşadığı yerden memnun olmayan insanların göç ettiğini söyleyebiliriz” dedi.
İnsanın yaşadığı yerdeki memnuniyetsizliğinin göç etmeyi planladığı yere dair umutlarını artırdığını vurgulayan Erkol, “Maalesef bu çok gerçekçi bir durum değil. Göç, karmaşık ve bilinmeyenlerle dolu bir süreç. Bu süreçte bazı pürüzler çıkabilir. İnsanlar sorun yaşayabilir ya da gittikleri yerden memnun olmayabilirler. Göç kararı verilirken, olumsuz koşullar da göz önünde bulundurulmalı” uyarısını yaptı.
“Deneyim aktarımı temel belirleyen olmamalı”
Göç öncesi yapılan araştırma sürecinde daha önce göç eden kişilerin deneyimlerinin her şeyi etkilemesinin yanlış olduğunu belirten Erkol, “Tabii bilgi edinmek oldukça önemli ama unutulmamalı ki deneyimler kişiseldir. Farklı kişiler farklı durumlarla karşılaşabilir. Her deneyim, her bireyi aynı şekilde etkilemez. Bazı kişilerin zorlandığı durumlar bir başkasına kolay gelebilir. Bu nedenle kafamızda bir önyargı oluşmasına izin vermemeliyiz. Deneyimleri önemsemeli ve değerlendirme sürecinde mutlaka dikkate almalıyız. Fakat deneyim aktarımı göç sürecinde temel belirleyen olmamalı” ifadelerini kullandı.
“Dili geç öğrenme ve sosyal izolasyon öfke patlamalarına neden olabiliyor”
Her aşamasıyla karmaşık bir süreç olan göçün ilk dönemlerinde gidilen ülkeye ayak uydurmanın önemine vurgu yapan Erkol, “Göçün ilk döneminde genel olarak insanlar bir dilsizleşme yaşıyor. Konuşmanın dışında beden dili ile de kendilerini ifade etmekte zorlanıyorlar. Çünkü beden dili de aynı konuşma dili gibi kültürden kültüre değişiyor. Kendini ifade edemeyen kişiler gittikçe yalnızlaşıyor ve özgüvenleri kırılıyor. Bu da öfke patlamalarına neden olabiliyor” dedi.
Dil öğreniminde yaşanan gecikme ve zorlukların sosyal anlamda yalıtılmışlığa yol açabileceğini hatırlatan Erkol, “Ailesi ve arkadaşlarını geride bırakan insanlar sosyal ihtiyaçlarını karşılayamıyor, yalnız hissediyor. Bunlar dışında tabii ayrımcılık ile karşılaşmak insanları oldukça yaralıyor ve psikolojilerini olumsuz şekilde etkiliyor. Bu süreçte hem yetişkin hem çocuk göçmenlerde travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete, uyku bozuklukları gibi birçok psikolojik rahatsızlık görülebiliyor” ifadelerini kullandı.
Statü kaybı
Göçmenlerin geride sadece ülkelerini ve sevdiklerin değil aynı zamanda o yaşa kadar inşa ettikleri her şeyi bıraktıklarını belirten Erkol, “İnsanların psikolojisini göç sürecinde etkileyen bir diğer durum ise statü kaybı. Göçerken mesleğinizi, kariyerinizi geride bırakıyor ve her şeye en baştan başlıyorsunuz. Sizin geçmişinizi, kişiliğinizi ve sizi siz yapan faktörleri hiç bilmeyen yeni bir topluma ve devlete kendinizi kanıtlamak zorundasınız. Bu durum, göçmenleri zorlayan başlıca konulardan biri” dedi.
Kültür şokunu atlatmanın yolları: Sosyal destek ve yaşamsal doyum
Göçerken değiştirilen şeyin sadece sınırlar ve ülkeler olmadığına dikkat çeken Erkol, “Pek çok insan göçerken yetiştiği kültürden çok daha farklı bir kültüre geçiş yaptığını göz ardı ediyor. Bu da kültür şokuna hazırlıksız yakalanmalarına neden oluyor. Kültür şoku aslında alışık olunan kültürden farklı bir kültürel ortama girince yaşanılan durum. Bu süreci yaşayan insanlar kafası karışık, sinirli ve hayal kırıklığına uğramış olmanın yanı sıra heyecan ve mutluluk da yaşayabilir. Bu durumu aşmak ve bu süreçten daha fazla zevk almak için sosyal destek ve yaşamsal doyum çok önemli” dedi.
Doğru soruları sorarak bu krizi aşmak için gerekli başlangıç adımlarının atılabileceğine dikkat çeken Erkol şunları söyledi:
Hayattan ne kadar zevk alıyorum? Yaşadığım hayat hem iş hem sosyal çevre olarak beni ne kadar tatmin ediyor? soruları ile yaşamsal doyum keşfedilebilir. SBu süreç sosyal desteğin de içinde bulunduğu bir süreç aslında. Herkesin yaşamsal doyumu birbirinden farklıdır. İnsanların ne istediği ve beklediğine bağlı olarak bunu analiz etmek gerekiyor.
“Açık fikirli olunmalı”
Uyum sağlama sürecinde önyargılardan kurtulmanın kritik rol oynadığını söyleyen Erkol, “Kültür şokunu atlatmanın bir diğer yolu açık fikirli olmak. Bireylerin gidilen yerin kültürünü yargılamaması ve kendi kültürü ile kıyaslamaması oldukça önemli. Bireyin sürekli memleketini, geldiği yeri düşünmesi, göç edilen yeri deneyimlemesine engel olabiliyor. Bu da uyum sağlama sürecini uzatıyor. Gidilen ülkedeki insanlarla vakit geçirmek oldukça önemli. Tabii ki kendi toplumundan insanlarla görüşmeli göç eden kişiler ama aynı zamanda oranın yerlileri ile de iletişim kurmalı” şeklinde konuştu.
“Farklılıklar kabul edilmeli”
Göç edilen kültürdeki insanların göç edenlere göre köklü kültürel dönüşümler yaşamasının mümkün olmadığını söyleyen Erkol, “Her konuda yeni kültürdeki insanların tavırlarının değişmesi beklenmemeli. Onlar farklı bir kültürün parçası. Bu farklılıklar kabul edilmeli ve önyargı ile yaklaşılmamalı. Bu yeni kültürün normlarını bilip buna göre bağ kurulmalı. Farklılıklar bilinir ve buna göre etkileşime girilirse uyum sürecinde büyük sorunlar yaşanmasının önüne geçilebilir. Açık fikirli olmak ve farklılıkları kabul etmek kültür şokunu atlatmanın en önemli adımlarından biri” dedi.
Psikolojik destek önemli bir kolaylaştırıcı olabilir
Düzenli olarak sosyalleşmenin uyum sağlama konusunda büyük yardımının dokunduğunu belirten Erkol, “Hem diğer göçmenlerle hem de yerlilerle sosyalleşmek oldukça verimli önemli. Sosyalleşmeye önem vermeli ve bu konuda açık olmalıyız. Bunun dışında dernek ve sosyal sorumluluk projelerine katılmak, aynı zamanda spor ve hobi edinmek yardımcı olacaktır. Göç edilen yerin dilinde yetkin olmak, bireyin kendini ifadesini kolaylaştıracağı ve sosyalleşmeyi hızlandıracağız için önemli. En önemlisi her şeyin bir anda yoluna girmesi beklenmemeli. Adım adım ilerlenmeli ve bazı şeyler için zaman verilmeli” ifadelerini kullandı.
Gurbetteki birinin kendi ülkesindeki tanıdıkları ile iletişiminin yalnızlık hissini azaltacağını söyleyen Erkol sözlerini şu şekilde noktaladı:
Geri Dön 04 Şubat 2023 Cumartesi Önceki YazılarBütün bunlara rağmen kendini iyi hissetmeyen bireyler psikolojik destek almaktan çekinmemeli. Unutulmamalı ki psikolojik sağlığımız beden sağlığımız kadar önemlidir. Psikoloji, özellikle uyum sürecinde en önemli faktördür. İnsanın güven duyduğu yerlere ihtiyacı vardır, yaşanılan ülke gibi. Ancak en çok güvenilmesi gereken yer, kişinin kendi benliğidir. Kişi nereye giderse gitsin nerede yaşarsa yaşasın terk edemediği tek yer yine kendisidir.