AVRUPADAN Youtube Video
Almanların İsrail ve ABD’ye güveni azalıyor, Rusya korkusu artıyor
Körber Vakfı’nın anketi, Almanların Ukrayna desteğini sürdürdüğünü; ABD ve İsrail’e mesafenin arttığını, Rusya korkusunun büyüdüğünü, Çin’e bakışta ise yumuşama olduğunu ortaya koyuyor.
Körber Vakfı’nın The Berlin Pulse için yaptırdığı ankete göre Alman seçmenin dış politikada en önemli gördüğü başlık Ukrayna’daki savaş. Katılımcıların yüzde 45’i bu başlığı ilk sıraya koyuyor.
Yüzde 39 için İsrail ve Ortadoğu’daki gelişmeler, yüzde 33 için ise ABD ile ilişkiler en önemli dış politika konusu.
İsrail ve ABD başlığının, geçen yıla göre dikkat çekici biçimde öne çıktığı belirtiliyor. Katılımcıların yüzde 76’sı dış ve güvenlik politikasına ‘çok’ ya da ‘epey’ ilgi duyduğunu söylüyor.
Ukrayna’ya destek devam ediyor
Almanya’nın Ukrayna’ya askerî destek vermesi kamuoyunda hâlâ çoğunluk desteğine sahip. Ankete katılanların yüzde 59’u Ukrayna’ya silah gönderilmesinden yana.
Yeşiller seçmeninin yüzde 90’ı, CDU/CSU seçmeninin yüzde 80’i, SPD seçmeninin yüzde 75’i ve Sol Parti seçmeninin yüzde 66’sı silah sevkiyatını destekliyor. Buna karşılık AfD seçmeninde destek oranı yüzde 18, BSW seçmeninde yüzde 30’da kalıyor.
Olası bir barış anlaşması sonrasında Ukrayna’da konuşlandırılacak Avrupa barış gücüne Alman askerlerinin katılmasına da katılımcıların yüzde 56’sı ‘evet’ diyor.
Rusya’dan korku artıyor, ABD’ye güven düşüyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in müzakere niyetine güven son derece düşük. Yalnızca yüzde 21, Putin’in gerçekten bir barış çözümü aradığına inanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’a dair beklentiler de sınırlı. Katılımcıların yüzde 34’ü Trump’ın Ukrayna’nın yeniden saldırıya uğramayacağı bir çözüm aradığını düşünüyor.
Ukrayna savaşı konusunda ABD’yi ‘güvenilir bir ortak’ olarak görenlerin oranı ise sadece yüzde 38. Bu veriler, ABD’nin yeni ‘barış planı’ kamuoyuna yansımadan önce toplanmış durumda.
Rusya’dan gelen askerî tehdide ilişkin algı ise yükseliyor. Geçen yıl Rusya’yı ‘büyük tehdit’ olarak görenlerin oranı yüzde 39 iken bu yıl yüzde 47’ye çıkmış durumda. Yüzde 35 ‘daha düşük tehdit’, yüzde 17 ise ‘hiç tehdit yok’ diyor.
En yüksek tehdit algısı SPD seçmeninde. Onu CDU/CSU ve Yeşiller seçmenleri izliyor. AfD ve BSW seçmenlerinde ise çoğunluk Rusya’yı ‘büyük tehdit’ olarak görmüyor.
Katılımcıların yüzde 54’ü, Rusya’nın Almanya’daki kamuoyunu etkilemeye çalışmasından ciddi kaygı duyduğunu ifade ediyor.
"Daha fazla sorumluluk mu geri çekilme mi?"
Almanya’nın dünyada nasıl bir rol üstlenmesi gerektiği konusunda toplum ikiye bölünmüş durumda. Yüzde 48, Almanya’nın uluslararası krizlerde daha fazla sorumluluk alması gerektiğini savunurken, yüzde 43 daha temkinli bir çizgi ve geri planda kalmayı tercih ediyor.
Doğu–Batı farkı da belirgin. Doğu Almanya’da çoğunluk (yüzde 52), Almanya’nın krizlerde geri durmasını istiyor. Batı Almanya’da ise yüzde 51, daha aktif bir rolü destekliyor.
‘Daha fazla angajman’ denildiğinde de halkın aklına öncelikle diplomasi geliyor. Katılımcıların yüzde 72’si daha güçlü diplomatik girişimlerden yana. Yalnızca yüzde 17, bunun askerî anlamda da geçerli olması gerektiğini düşünüyor.
Savunma bütçesinin önümüzdeki on yılda iki katına çıkarılması planını ise yüzde 72 prensipte destekliyor. Buna rağmen yüzde 61, Almanya’nın Avrupa’da askerî liderlik rolü üstlenmesine karşı.
ABD ile ilişkilerde sert düşüş
Anket, Almanya–ABD ilişkilerine bakışta ciddi bir bozulma olduğunu gösteriyor. Katılımcıların yüzde 73’ü, ABD ile ilişkileri ‘kötü’ olarak tanımlıyor. Joe Biden döneminde, 2024 yılında halkın yüzde 74’ü bu ilişkileri ‘iyi’ görüyordu.
Böylece üç yıl sonra ilk kez ABD, Almanya’nın dış politikasında ‘en önemli ortak’ konumunu kaybetmiş durumda.
Bugün katılımcıların yüzde 46’sı, Fransa’yı Almanya’nın en önemli dış politika ortağı olarak görüyor. ABD’yi bir numaralı partner sayanların oranı ise yüzde 26’ya düşmüş durumda.
ABD aynı zamanda ekonomik açıdan da daha tehditkâr algılanıyor. Geçen yıl sadece yüzde 17, ABD’yi ekonomik tehdit olarak görürken, bu yıl oran yüzde 38’e çıktı.
Almanya’nın ABD’nin nükleer koruma şemsiyesine güvenebileceğini düşünenlerin oranı da yüzde 35’te kalıyor. Halkın yüzde 75’i, Almanya’nın Fransa ve İngiltere ile bir Avrupa nükleer koruma şemsiyesi için çalışması gerektiğini savunuyor. Yüzde 17 ise Almanya’nın kendi nükleer silahlarına sahip olması gerektiği görüşünde.
Toplumsal değerler açısından da mesafe hissediliyor. Almanların yüzde 59’u kendi ülkelerinde ifade özgürlüğünün büyük ölçüde güvence altında olduğuna inanırken, yalnızca yüzde 35’i aynı özgürlüğün ABD’de de geçerli olduğunu düşünüyor.
İsrail’e ‘tarihî sorumluluk’ tartışması
Anket, İsrail’e yönelik özel yükümlülük tartışmasında da toplumun bölündüğünü ortaya koyuyor. Katılımcıların sadece yüzde 38’i, Holokost nedeniyle Almanya’nın İsrail’e karşı ‘tarihî bir sorumluluğu’ bulunduğunu düşünüyor.
Yeşiller seçmeninde bu oran yüzde 57, SPD’de yüzde 50. CDU/CSU seçmeni ise yüzde 46 ‘evet’, yüzde 52 ‘hayır’ diyor.
Sol Parti seçmeninde yüzde 38 bu tarihî yükümlülüğü kabul ederken, yüzde 61 reddediyor. AfD seçmeninde ise sadece yüzde 16 bu sorumluluğu kabul ediyor, yüzde 84 karşı çıkıyor.
Gazze’de ateşkes ilan edilmeden önce yapılan ankette katılımcıların yüzde 73’ü, Almanya’nın İsrail üzerindeki diplomatik baskıyı artırarak Gazze savaşının sona erdirilmesine çalışması gerektiğini belirtmiş. Buna karşılık yalnızca yüzde 15, Almanya’nın İsrail’i Hamas’a karşı savaşta askerî olarak desteklemesini savunuyor.
Çin’e karşı temkinli yumuşama
Çin’e bakışta, önceki yıla kıyasla daha yumuşak bir ton dikkat çekiyor.
Pekin’in artan küresel nüfuzu, halkın yüzde 50’si tarafından ‘negatif’ görülüyor. Bu oran geçen yıl yüzde 61’di. Yüzde 42 ‘nötr’, yüzde 7 ise Çin’in etkisini ‘pozitif’ değerlendiriyor.
Buna rağmen katılımcıların yüzde 59’u Çin’i hâlâ büyük bir ekonomik tehdit olarak sınıflandırıyor.
Çin–Tayvan geriliminde Tayvan’a askerî destek verilmesi gerektiğini düşünenlerin oranı ise düşmüş durumda. 2024’te bu oran yüzde 31 iken, bu yıl yüzde 24’e gerilemiş.
Değerler mi çıkarlar mı? Almanya’nın yön arayışı
Son olarak ankette, Alman dış politikasının hangi temele dayanması gerektiği soruldu. Katılımcıların yüzde 41’i, Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un güvenlik, ulusal çıkarlar ve ekonomi vurgusunu güçlendirme çizgisini doğru buluyor.
Buna karşın çoğunluk, dış politikanın temelinde ‘değerlerin’ olması gerektiğini savunuyor. Katılımcıların yüzde 55’i, dış politikanın demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının korunmasına odaklanması gerektiğini düşünüyor.
Anket, Almanya’da dış politikaya ilginin yüksek olduğunu, ancak ülkenin nasıl bir rol üstlenmesi gerektiği konusunda derin bir kararsızlık yaşandığını gösteriyor. ABD ve İsrail’e mesafe artarken, Rusya korkusu güçleniyor; Çin’e yönelik temkinli bir yumuşama ve “Değerler mi, çıkarlar mı?” ikilemi yan yana ilerliyor.
Geri Dön 25 Kasım 2025 Salı Önceki Yazılar